|
|
|
|

Sen, kalbime giren bir sevda kurşunusun, seni ya orada bırakacaklar, ya da çıkarırken canımı alacaklar...

Bir yağmur damlası seni seviyorum anlamı taşısaydı ve sen bana seni ne kadar sevdiğimi soracak olsaydın, inan ki birtanem her gün yağmur yağardı.

Bir gül olmak isterdim! Neden mi? Beni koparıp kokladığında vücudunun derinliklerine girip bir daha oradan çıkmamak için?

Zirvelerden yuvarlansa tutmaya gücüm yeter dağların taşını, fakat kaldıramam kirpiklerinden akan bir damla göz yaşını..

Dün gece sen uyurken kızıla boyadım denizleri, uçurumdan attım sessizliği, haber saldım rüzgarlara, fısıldasınlar kulağına seni ne kadar çok özlediğimi...

Güneşin doğduğu da bir gerçek battığı da... Kalbimin attığı da bir gerçek, günün bittiği de... Ne çıkar tüm gerçekleri saysak tek tek. Seni seviyorum, işte o en büyük gerçek

Karıncaya sormuşlar nereye gidiyorsun böyle, sevdiğimin yanına demiş. Iyide bu ayaklarla varamazsın demişler, olsun demiş hiç değilse sevdiğimin yolunda ölürüm.

Seni bulmaktan çok aramak isterim! Seni sevmeden önce anlamak isterim! Seni bir ömür boyu bitirmek değil de sana hep yeniden başlamak isterim.

Sana bahçeden gül değil güneşten atom koparıp getirmek istiyorum ama kalbim gibi ellerin de yanar diye korkuyorum.

Sesini duyabilme umuduyla yasadigim hayat yüzünü göremedigim için çekilmez olsada sesini duyabildigim için yasamaya deger...

Seni ne kadar seviyorum biliyor musun? Söz verip de tutmadığın günler kadar, beni beklettiğin saniyeler kadar

Bana sevgiyle bakmadığın an kadar,uykularımı kaçırdığın geceler kadar, sonunda anladım senin de beni ne kadar sevdiğini zalim...

Günün ilk ışıkları sahile vurduğunda, martılar yalnızca ikimizin anlayacağı bir dille şunu fısıldar denizin kulağına: Seni çok özledim...

Kahvalti hazirladim sanada gönderiyorum, umut dolu omlet haslanmis sevgi bir dilim tutku ,seni seviyorum reçeli ve birde yanlizlik demledim kaç sekerli olsun?

Sıkıntı çekecek kadar gücüm acı çekecek kadar sabrım kalmasa da, seni sevecek kadar kalbim her zaman vardır.

Sen hangi senenin baharında yağan yamursun ki, gönlüme yağdığında kurumuyorsun ve ne hoş bir insansın ki, unutmuyor ve unutulmuyorsun

Denizlerden kağıt, sulardan kalem yaptım. Sana bin defa seni seviyorum yazdım. Aptalsın inandın. Çünkü ben seni sevmedim sana "TAPTIM"

Düşünüyorumda, düşüncelerin en güzeli senin beni düşünüp düşünmediğini düşünürken beni düşündüğünü düşünmem olsa gerek.

Gayem zatalinizi taciz etmek degil, efkar-i umumiyede muhabbet kurmaktir. Cevabi müspetiniz kalb-i hazalimi tamir-i temin edeceginden desti muhabbetinize talibim.

Sen bir güneşsin, biliyorum, etrafında bir sürü gezegen var; ben de dünyayım, bil ki yalnız bende hayat var...

Bir meyhane buldum mezarlığın karşısında eğer bana geri dönecek olursan, ya meyhanedeyim ya da tam karşısında.

Benden önce söylenmiş sözlerin haklılığına kızdığım oldu zamanında. Ama inandığım da. Ömrümde her şarkı başka bir kapı açtı. Bu şarkının ardında sen, bu kapının ardındaysa benden önce söylenmiş sözler vardı.

Seçtiğimiz hayatlar mı bunlar? Seçtiklerimiz mi bunca yokluk, bunca kırıklık, bunca acı? Seçtiklerimiz evet. Hayat bu sevgilim, çoktan seçmeli, senin aşkınsa bir dönem ödevi.

Bir şarkı tuttum sevgilim, bir kapı açtım ikimize. İkimiz çokmuşuz meğer bu resme. Kapatmadan bu kapıyı yine de Bu yaralar, bereler sanadır, bileler

Çok canım yanıyordu gördüklerimden ve göreceklerimden. Benim kanayan dizlerim yoktu hayatta bir tek. Benim de kanattıklarım vardı elbet. Ezdiğim kumlar ve geçtiğim yollar hala gölgemi taşıyorlar. Hani demiştim ya; ne ayrılıklar, ne aşklar, ne başlangıçlar diye Yani demem o ki, çok zor günler geçirdim vaktiyle.

Bu şarkı sadece benimdi sevgilim ve ben büyük bahçeler istemiştim ikimize. Yazmışsın ya; Onu sevebileceğimi düşünmüştüm diye. İşte o günden beri, belki de bu yüzden sadece, bu yaralar, bereler sanaydı, bileler, göreler aşkımı, şahidim gök kubbe.